Kurumsallaşma
Yapılan tüm araştırmalar, dünyada ikinci kuşağın yönetiminde varlığını sürdürebilen şirketlerinin oranının %5’ten az olduğunu göstermektedir. Bu açıkça göstermektedir ki; şirketlerin zamanla büyümesi, teknolojideki hızlı değişim, küresel krizler, küreselleşme gibi nedenlerle işletmelerin profesyonelce yönetilmesi, bir başka deyişle “kurumsallaşmaları” kaçınılmaz olmuştur. Çok net bir ifade ile kurumsallaşmayan şirket, hızlı yaşar ama genç ölür.
Genel olarak, kurumsallaşma en çok aile şirketleri için öncelik arz eder.
Kurumsallaşma, bir şirkette standart uygulamalar, alışkanlıklar veya gelenek meydana getirmek şeklinde tanımlanabilir. Kurumsallaşma bir süreç olmakla beraber bir anlayış ve felsefedir. Uzun vadede, şirketlerin istikrarlı büyümesi ve gelişen fırsatları değerlendirebilme kabiliyeti kazanmasıyla sonuçlanmaktadır.
Kurumsallaşma, bir şirketin kişilerden ziyade kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması, kendisine özgü davranış biçimlerini, iş yapma usul ve yöntemlerini içermesi ve bu sayede diğer şirketlerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesi süreci olup, işletmenin çalışan bir sistem haline gelmesidir. Aslında gerçek manada ve tam olarak markalaşmadır.
Kurumsallaşmadan, bir şirketin uzun vadede ayakta kalabilmesi ve kamuoyuna mal olması imkansızdır. Kalıcı olmak, gelecek kuşaklara güçlü sağlıklı bir kurum bırakmak isteyen aile bireyleri, farklı bir bakış açısıyla işletmelerini yenilemek, kurumsallaştırmak ve gelecek kuşaklara hazırlamak zorundadırlar.
Ayrıca bir işletmenin kurumsallaşması, güvenilirliği anlamına gelir. Bu da mevzuat ve yasalara uygunluğu, operasyonlarının verimliliğinde iç kontrol sisteminin varlığı önem kazanmaktadır. Bu nedenle, aile şirketi yapısında; işletme sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin işletmelerinde iç kontrol sisteminin varlığı ve işlerliği konusunda bilgi sahibi olmaları gereklidir.
Kurumsallaşmada bağımsız üyelerin yönetim kuruluna dahil edilmeleri stratejik önem taşır. Bağımsız üyeler hem aileden hem de icra işlerinden bağımsız üyelerdir. Konumlarından dolayı hem şirket içi reformların yerleştirilmesinde daha açık sözlü davranabilirler hem de şeffaflığın ve objektifliğin yerleşmesini sağlamış olurlar. Bağımsız yöneticiler gerektiğinde şirket idarecilerine karşı daha cesaretli davranarak stratejilerin oluşmasında kendi farklı bilgi ve deneyimleri ışığı altında yeni bir görüş açısı ortaya koyar, böylelikle şirketlerin finansal ve büyüme hedeflerinin yakalanmasında önemli katkı sağlarlar.